Ressam Anna Mary Robertson
Ressam Anna Mary Robertson
(1860-1961)
O pes etmedi ve yaşı kaç olursa olsun sesini dünyaya duyurdu.
Yıl 1960. Grandma Moses 100. yaşını kutluyor. Masasında yaş günü pastası, bir mum ve ışığında “mutlu yıllar” yazısı.Ve büyük anne diyor ki: “Hatıralar beynimizde kaydedilmiş tarihtir.” Anna Mary Robertson, 1860’ın sonbaharında New York’a yakın bir çiftlikte dünyaya geldi. 10 çocuktan biri olarak, yaşamın ilk yıllarını bir kadının çiftlikteki görevlerini öğrenerek geçirdi. Doğayı ve renkleri keşfetmeye çalıştı. Boş zamanlarını erkek kardeşleriyle oyun oynayarak ya da kağıt bebeklerine elbiseler yaparak geçirirdi. Bu arada resim yapmaya da başladı. Boyaları, çilek ve daha başka renk veren meyvelerden ve tebeşirlerdendi. Eski tahta ve cam parçalarına yapardı resimlerini. Senede birkaç ay okula ayrı giderdi. Geri kalan zamanlarda ev işlerine yardım ederdi. Bu arada ailesi, yörenin güzelliğinden etkilenerek Virginia’ya yerleşti.
Tereyağcı Anna
Anna; tavuklara bakıyor, ekinlere ve ineklerin bakımına da yardım ediyordu. Anna çok seviyordu doğayı, hayvanları ve ineklerden süt sağmasını. Serçeler, sığırcık kuşları omuzlarında yaşardı. Kısa bir zaman sonra kendi yaptığı tereyağı çok ünlendi, diğerlerine göre iki, üç katı fiyata alıcı buldu. İnsanlar Anna’nın tereyağını “Yankee” tereyağı diye adlandırdılar. Anna büyüdü, genç kız oldu. Uzun boyluydu, kumral bukle bukle saçları, bal rengi gözleri, çiftlik güneşinde olgunlaşmış çilli yanakları vardı. Evlendi. Evlendiklerinin birinci yılında bir kız çocukları oldu. Sonra... Sonra yıllar yılları kovaladı ve 10 çocuk annesi oldu. Anna’yı çocukları bile çalışmaktan alıkoyamadı. Diyor ki Anne Anna Mary: “Çocukkları ben büyütmedim. Onlar kendi kendilerine büyüdüler” Çalışmaktan yılmayan, yorulmayan 45 yaşındaki Anna Mary, New York’a geri dönüp, ailesi ile birlikte bir çiftlik satın aldı. Hayat yine Virginia’daki gibi devam etmeye başladı. Anna Mary hafta başında; çamaşır, ütü, ortasında; ekmek, yemek işleri, hafta sonunda da; dikiş ve bahçe işleri ile oyalanıp gidiyordu.
Anna; tavuklara bakıyor, ekinlere ve ineklerin bakımına da yardım ediyordu. Anna çok seviyordu doğayı, hayvanları ve ineklerden süt sağmasını. Serçeler, sığırcık kuşları omuzlarında yaşardı. Kısa bir zaman sonra kendi yaptığı tereyağı çok ünlendi, diğerlerine göre iki, üç katı fiyata alıcı buldu. İnsanlar Anna’nın tereyağını “Yankee” tereyağı diye adlandırdılar. Anna büyüdü, genç kız oldu. Uzun boyluydu, kumral bukle bukle saçları, bal rengi gözleri, çiftlik güneşinde olgunlaşmış çilli yanakları vardı. Evlendi. Evlendiklerinin birinci yılında bir kız çocukları oldu. Sonra... Sonra yıllar yılları kovaladı ve 10 çocuk annesi oldu. Anna’yı çocukları bile çalışmaktan alıkoyamadı. Diyor ki Anne Anna Mary: “Çocukkları ben büyütmedim. Onlar kendi kendilerine büyüdüler” Çalışmaktan yılmayan, yorulmayan 45 yaşındaki Anna Mary, New York’a geri dönüp, ailesi ile birlikte bir çiftlik satın aldı. Hayat yine Virginia’daki gibi devam etmeye başladı. Anna Mary hafta başında; çamaşır, ütü, ortasında; ekmek, yemek işleri, hafta sonunda da; dikiş ve bahçe işleri ile oyalanıp gidiyordu.
Ressam Anna
Ve yıl 1918. Anna Mary 58 yaşında. Evini duvar kağıdı ile kaplarken, aldığı kağıtların yetişmediğini farketti. Böylece duvarın kalan yerine resim yapmaya karar verdi. Resim, ormanda iri meşe ağaçları arasından, çitlerin ötesinde yemyeşillik içinde, dupduru bir mavi göl manzarasıydı. Bu resim Anna Mary’nin ilk büyük resmidir. Çok hoşlandı bundan. Ve büyük bir heyecan ve sevgi ile resim yapmaya devam etti. Kocasının ölümünden sonra, oğullarından biri karısıyla beraber çiftlik işlerini yürütmeye başladı. Resim çalışmaları için artık daha çok zamanı olmuştu. Bükülmüş renkli yün iplerden resimler yapmaya başladı. 70’li yaşına geldiğinde romatizmadan parmakları iğneyi tutamıyordu. Bu sebepten, boya ile resim yapmaya başladı. Takvimlerdeki fotoğraflardan, kartpostallardan kopyalar yaptı. Sonraları anılarından ve çevresinde gördüklerinden yararlandı. Resimleri; çarpıcı renkli, detaylı anlatımlı idi.
Çiftçi Kadının Boyadıkları
Bir keresinde fuara da katıldı. Ancak ilgi görmedi resimleri. Anna Mary 1930’lu yılların sonunda, yöre kadınlarının portrelerinden olan resimlerini sergilemek için bir mağazaya koydu. Bu sergileme hayatının dönüm noktası oldu. Bir yıl kadar sonra yöreden geçmekte olan NewYork’lu koleksiyoncu Louis Caldor, resimleri gördü ve hepsini satın aldı. Caldor, Anna Mary’nin evine gitti. 10 resim daha satın aldı. Caldor, resimleri New York’taki galerilere gösterdi. Galeriler, kimsenin kırsal
resimlere ilgi göstermediği gerekçesi ile resimleri geri çevirdiler. 1939’da Caldor, Modern Sanat Müzesi’ndeki “Bilinmeyen Amerikan Ressamları Sergisi”nde, Anna Mary’nin üç resmine yer buldu. Resimler serginin amacına uygundu. Fakat resimler ilgi görmedi ve Caldor’a geri verildi. Buna rağmen Cardor, Anna Mary ile ilişkisini kesmedi, onu teşvik etti. Sonunda Caldor, NewYork’ta bir galericiyi ikna etti. “Çiftçi Kadının Boyadıkları” adı altında ilk kişisel sergisi açıldı Anna Mary’nin. Ancak 34 resimden sadece üç adeti satılmıştı. Buna rağmen eleştirmenlerin değerlendirmesi iyiydi. Bu sergiyi gören bir gazete ressamı, Anna Mary’i “Grandma Moses” yani “Moses Nine” olarak isimlendirdi.
Bir keresinde fuara da katıldı. Ancak ilgi görmedi resimleri. Anna Mary 1930’lu yılların sonunda, yöre kadınlarının portrelerinden olan resimlerini sergilemek için bir mağazaya koydu. Bu sergileme hayatının dönüm noktası oldu. Bir yıl kadar sonra yöreden geçmekte olan NewYork’lu koleksiyoncu Louis Caldor, resimleri gördü ve hepsini satın aldı. Caldor, Anna Mary’nin evine gitti. 10 resim daha satın aldı. Caldor, resimleri New York’taki galerilere gösterdi. Galeriler, kimsenin kırsal
resimlere ilgi göstermediği gerekçesi ile resimleri geri çevirdiler. 1939’da Caldor, Modern Sanat Müzesi’ndeki “Bilinmeyen Amerikan Ressamları Sergisi”nde, Anna Mary’nin üç resmine yer buldu. Resimler serginin amacına uygundu. Fakat resimler ilgi görmedi ve Caldor’a geri verildi. Buna rağmen Cardor, Anna Mary ile ilişkisini kesmedi, onu teşvik etti. Sonunda Caldor, NewYork’ta bir galericiyi ikna etti. “Çiftçi Kadının Boyadıkları” adı altında ilk kişisel sergisi açıldı Anna Mary’nin. Ancak 34 resimden sadece üç adeti satılmıştı. Buna rağmen eleştirmenlerin değerlendirmesi iyiydi. Bu sergiyi gören bir gazete ressamı, Anna Mary’i “Grandma Moses” yani “Moses Nine” olarak isimlendirdi.
Ve resimlerden biri 1941’de Newyork’ta ödül kazandı. Hem de yaşı 81 iken...
Hiç Bir Şey İçin Geç Değil
Grandma Moses, kamuoyunun ilgisini çekmeye başarmıştı ve bir şeyi de kanıtlamıştı. “Hiçbir şey için geç kalınmamıştır.”
Büyük sanat çevreleri ilk başta onun resimlerini ciddiye almıyordu. Ancak o yeni bir özgürlüğe doğru yol alıyordu. Renkleri yaratıcı kullanıyor, karıştırıyor ve resimlerine derinlik ekliyordu. Zamanla Grandma Moses’in resimleri gittikçe ilgi toplamaya başladı. Çeşitli yerlerde sergiler açıyordu. Ve resimlerden biri 1941’de Newyork’ta ödül kazandı. Yaşı 81 iken... Kendisinden resim ısmarlayanlara “ne büyüklükte olsun?” diye sorardı “ne büyüklükte olacağı istediğinize bağlı” derdi. Grandma Moses resimlerini yatak odasında yapardı. Resim yaparken kendini seyretmek isteyen Otto Kallir’e, “Bir erkeğin yatak odama girmesi doğru değil” diye cevap verip, reddettiği biliniyor.
Grandma Moses, kamuoyunun ilgisini çekmeye başarmıştı ve bir şeyi de kanıtlamıştı. “Hiçbir şey için geç kalınmamıştır.”
Büyük sanat çevreleri ilk başta onun resimlerini ciddiye almıyordu. Ancak o yeni bir özgürlüğe doğru yol alıyordu. Renkleri yaratıcı kullanıyor, karıştırıyor ve resimlerine derinlik ekliyordu. Zamanla Grandma Moses’in resimleri gittikçe ilgi toplamaya başladı. Çeşitli yerlerde sergiler açıyordu. Ve resimlerden biri 1941’de Newyork’ta ödül kazandı. Yaşı 81 iken... Kendisinden resim ısmarlayanlara “ne büyüklükte olsun?” diye sorardı “ne büyüklükte olacağı istediğinize bağlı” derdi. Grandma Moses resimlerini yatak odasında yapardı. Resim yaparken kendini seyretmek isteyen Otto Kallir’e, “Bir erkeğin yatak odama girmesi doğru değil” diye cevap verip, reddettiği biliniyor.
Oskar’a Aday
Resme başlamadan çerçeveyi hazırlardı Moses. Ve derdi ki: “domuzu almadan önce ahırı hazırla”. Zamanla resimleri daha çok değer kazanmaya başladı. Resimlerinin röprödüksiyonlarını yapmaya başladılar. 1940’ların sonunda, 80 yaşına geldiğinde 50’si kişisel, 65 sergide yer aldı. 2. Dünya Savaşı sonunda uluslararası üne kavuştu. Ve amerikan müzeleri 1950’lerde Grandma Moses resimlerini istiyorlardı.Hakkında belgesel film yapıldı, film oscara aday gösterildi. 1949’da Amerikan Başkanı Truman’dan “Millî Kadınlar Basın Kulübü Ödülünü” aldı. 1952’de “Hayatımın Tarihi” adlı kitabı basıldı. 90 yaşından sonra bile resim yaptı. 7 Eylül 1960 günü, 100. yaşını kutladı tek başına. 100. Yıl pastası üzerinde ışıklı bir mum vardı sadece. Aynı gün Newyork valisi Rockefeller, 7 Eylül’ü “Grandma Moses Günü” ilan etti.
Resme başlamadan çerçeveyi hazırlardı Moses. Ve derdi ki: “domuzu almadan önce ahırı hazırla”. Zamanla resimleri daha çok değer kazanmaya başladı. Resimlerinin röprödüksiyonlarını yapmaya başladılar. 1940’ların sonunda, 80 yaşına geldiğinde 50’si kişisel, 65 sergide yer aldı. 2. Dünya Savaşı sonunda uluslararası üne kavuştu. Ve amerikan müzeleri 1950’lerde Grandma Moses resimlerini istiyorlardı.Hakkında belgesel film yapıldı, film oscara aday gösterildi. 1949’da Amerikan Başkanı Truman’dan “Millî Kadınlar Basın Kulübü Ödülünü” aldı. 1952’de “Hayatımın Tarihi” adlı kitabı basıldı. 90 yaşından sonra bile resim yaptı. 7 Eylül 1960 günü, 100. yaşını kutladı tek başına. 100. Yıl pastası üzerinde ışıklı bir mum vardı sadece. Aynı gün Newyork valisi Rockefeller, 7 Eylül’ü “Grandma Moses Günü” ilan etti.
Noelden Önceki Gece
Sağlığının iyi olmamasına karşın mart 1960’ta Clemenet Moore’nin klasik şiiri “Noelden Önceki Gece”nin illüstrasyonuna başladı, kasım ayında tamamladı. Son resmi “Rainbow-Gökkuşağı”nı 1961 temmuzda bitirdi. Ve 13 Aralık 1961’de 101 yaşında bu dünyadan çiftliğinden, boyalarından, fırçalarından, resimlerinden ayrıldı. 101 yıllık ömrü bitti...
Sağlığının iyi olmamasına karşın mart 1960’ta Clemenet Moore’nin klasik şiiri “Noelden Önceki Gece”nin illüstrasyonuna başladı, kasım ayında tamamladı. Son resmi “Rainbow-Gökkuşağı”nı 1961 temmuzda bitirdi. Ve 13 Aralık 1961’de 101 yaşında bu dünyadan çiftliğinden, boyalarından, fırçalarından, resimlerinden ayrıldı. 101 yıllık ömrü bitti...
Youtube Kanalım:https://www.youtube.com/channel/UC286xp7yFj5-GBGym_k1hwg
fatofotofan@gmail.com
6 yorum
ne güzel yapmış, örnek olmuştur herkese eminim ki
YanıtlaSilGerçekten çok güzel bir örnek, paylaşım için teşekkürler canım :*
YanıtlaSilAzmine ayrı bir hayran oldum :)
YanıtlaSilçok etkilendim.
YanıtlaSililk defa tanıdım sayenizde,azim diye buna denir işte..✔🙂
YanıtlaSilEtkileyici bir yazı olmuş bizlerle buluşturana teşekkürler
YanıtlaSilYorum attığınız için teşekkür ederim